Onlar olmasaydı başıboş kalabalıklar içinde yalnızlıktan ölürdüm herhalde. Boş boş lâkırdı eden, zamanını hunharca harcayan insanlardan kaçıp kabuğuma çekildiğimde bana yârenlik eden kırılgan gönlümü ıssız, dingin sahillerinde sarmalayan, dertlerimi unutturan sıcacık dosttur, kitaplar. “Ondan daha iyi bir arkadaş yoktur, zaman zaman insana dert ortaklığı eder, insanın gönlünü açar, yüreğine su serper. Gönlünün her muradına onunla erişirsin, böylesine güzel bir dost görülmemiştir; ne incitir; ne incinir.” diyor Kâtip Çelebi.
Açlıktan kıvranırken nasıl ki, üzerinde dumanı tüten sıcacık bir çorbayla, mis gibi kokan lezzetli yemeklerle hem gözümüzü hem karnımızı doyuruyorsak aynı şiddetle ruhumuzun da açlığını gidermemiz şart.Ruhumuzun doymadığı yerde asıl problemler, hastalıklar, davranış bozuklukları, mutsuzluklar yer almaya başlıyor hayatımızda. Yine lezzetli kitaplarladoyurabiliriz onu. Kim demiş ki, onların duyguları yok, canları yok, ruhları yok, diye… Kimseden duymadıklarımı tatlı diliyle, gülen yüzüyle söyleyenim! Zaman zaman coştuğum zaman zaman hüzünlendiğim…
Açılır insanın gözü, satırlara yüklediği anlam başka bir hâl alır, değer kazanır okudukça… Şaşırır, sevinir, umutlanır. Kendi dünyasında başarıya, aşka, hedeflerine dair hayaller kurmaya başlar.Öğrenmenin en önemli yollarından bir tanesidir okumak. Olmayacağını inandığı düşüncelerinin olma ihtimaliyle değiştiğini fark eder, şevklenir. Dolayısıyla konuların içine girdikçe sezme ve kavrama gücü de ortaya çıkar,öğrenmenin zevkine varır; okuyan.Okuduklarına odaklanan, öğrenmek amacıyla okuyan, yaşamına ışık tutmasını isteyen bir okur ancak bilginin özünü anlayabilir.
Doğan Cüceloğlu’nu sevdim, Üstün Dökmen’i… Kendi kişisel yeteneklerimi keşfettim, Mümin Sekman’la. Çocuklarımla her Pazar sabahı saat 10.00’da kitaplarından tanıdığım pedagog Adem Güneş’i dinledim.
Yaşar Kemal’i, Frida Kahlo’yu, Gandi’yi tanıdım… Evet onlar akrabalarımdan, eşimden dostumdan yakındılar. Meselâ,Montaigne’inin denemelerini okur okumaz o kadar ısındım ki… Çok yakın geldi bana. Her düşüncesi, “Benim gibi biri” dedirtiyordu. “Benim yaptığım, bildiklerimi söylemek değil, kendimi öğrenmektir; başkasına değil kendime ders veriyorum. Ama bunları başkalarına anlatmakla kötü bir iş yapmıyorum. Bana yararı olan bu işin belki başkasına da yararı olabilir.” diyor. Ben de bu yüzden okuyor, yazıyor ve anlatıyorum…
Okurken dikkatimi çeken noktalardan biri,Platon, Aristo gibi dünyaca tanınmış düşünce adamlarının; ortak özellikleri, çalışmalarının odağında; varoluşun, düşüncenin, doğanın ve insanın olmasıydı. Bu filozofların çoğu da yaşama dair sonuçlara varmışlar. Platon’un eseri Sokrates’in Savunması’nda Sokrates: “Kendini tanı” der. Anadolu topraklarında yaşayan bizim derviş Yunus da;
Beni bende demen,
Bende değilim,
Bir ben vardır bende,
Benden içeri
derken farklı kültürlerde ve zamanlarda olmalarına rağmen hayata dair bakış açıları aynı. Sokrates insanı daha çok akıl, mantık ve maddi taraflarıyla düşündürürken, Yunus duygularıyla, gönül gözüyle,segileriyle kalple karşımıza çıkıyor. Anladım ki, Sokrates gibi düşünüyorum, Yunus gibi hissediyorum. Yunus’a gönülden bağlanmışım, benimsemişim. Tabi ki onu tam anlamıyla çözmem mümkün değil ancak onun baktığı yerden, dünyayı görmeye ve tanımaya çalışıyorum.
Beynimiz, ilgilenmediğimiz zaman kendi dünyasında kendi bildiği gibi hareket edip duruyor. Ne zaman ki, okuyarak, öğrenerek bilgi yüklemeye başladık. Artık kontrolü biz almış oluyoruz. Her öğrenilen bilgi beyine atılmış bir tohum gibidir. Öğrendiklerimizi yükledikçe beyin bilgileri işlemeye başlıyor. Öğrenilen bilgi beynimizde nöronlarla kendi aralarında bağ kurup işlenmeye başlıyorlar ve çoğalarak yenilenerek yeni bir bilgi olarak bize geri dönüyorlar. Beyin öğrendiklerinden kendi dünyasında bir floresan gibi ışık yayarak aydınlanıyor. Yeni kavramlar karşılığında bedenimiz adeta canlanıyor, enerjimiz, yaşam kalitemiz yükseliyor.
Şimdi diyebilir miyiz şimdi? “Okuyan sen misin?” Hayır tabiki…Öğrendikçe, “eski ben” ben değilim. “Eski ben”den yeni bir ben doğuyor.Okudukça zaman içinde kabuk değiştiriyorum. Alışkanlıklarım, davranışlarım, düşüncelerim değişirken karakterim yeni bir boyut kazandırıyor bana….
Yorum yazarak HABER266 Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan HABER266 hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler HABER266 editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı HABER266 değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak HABER266 Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan HABER266 hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler HABER266 editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı HABER266 değil haberi geçen ajanstır.